Good Food Institute - Geleceğin Teknolojisi ve Gıdası
- Alp
- 31 Mar
- 4 dakikada okunur

Good Food Institute (GFI), bitki bazlı ve hücreden üretilen et, balık, yumurta ve süt ürünlerinin geliştirilmesini teşvik ederek gıda sistemini dönüştürmeyi hedefleyen küresel bir organizasyondur. Hayvansız ve çevre dostu bu alternatif gıdalar, lezzetli, erişilebilir ve ekonomik hale getirilerek sürdürülebilir bir gıda geleceği inşa etmeye katkı sağlamaktadır. GFI, bilimsel araştırmaları destekleyerek, inovasyonu teşvik ederek ve sektör paydaşlarıyla iş birliği yaparak hayvansal ürünlere sürdürülebilir alternatifler sunan bir ekosistemin gelişmesine öncülük etmektedir.
Problem
Birleşmiş Milletler (BM) tahminlerine göre, dünya nüfusu 2050 yılına kadar yaklaşık 9,7 milyara ulaşacak. Bu nüfus artışı, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, hayvansal ürünlere olan talebi önemli ölçüde artıracak. Gıda ve Tarım Organizasyonu (FAO) verileri, küresel süt ve et tüketiminin bu dönemde %70'e kadar yükselebileceğini öngörüyor. Bu artış, mevcut üretim yöntemleriyle sürdürülemez bir baskı yaratacaktır.
Hayvancılık, küresel sera gazı emisyonlarının önemli bir kaynağıdır. FAO'nun verilerine göre, bu sektör, toplam emisyonların yaklaşık %14,5'inden sorumludur. Bazı araştırmalar bu oranın %20 lere kadar çıkabileceğini göstermektedir. Özellikle metan emisyonları, iklim değişikliği üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Hayvancılık, su kaynakları üzerinde de büyük bir baskı oluşturmaktadır. FAO, hayvancılığın küresel tatlı su kullanımının %30'undan sorumlu olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, gübre ve atıklar yoluyla su kirliliği de önemli bir sorundur. Arazi kullanımı açısından, hayvancılık dünya tarım arazilerinin yaklaşık %80'ini kaplamaktadır. Ancak bu araziler küresel kalori ihtiyacının yalnızca %20'sini karşılamaktadır. Bu durum, gıda üretiminde verimsiz bir kaynak kullanımına işaret etmektedir.
Ayrıca, endüstriyel çiftçilik, hayvanlarda hastalıkları önlemek ve büyümeyi hızlandırmak için aşırı antibiyotik kullanımına yol açmaktadır. Bu durum, antibiyotik direncinin artmasına ve insan sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturmasına sebep olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, antibiyotik direncinin şu anda yılda 700.000 ölüme neden olduğunu ve bu sayının 2050 yılına kadar 10 milyona çıkabileceğini öngörmektedir.
Hayvansal ürünlerin tüketimini önemli ölçüde azaltmak bariz bir çözüm olsa da, geniş kitlelerin et ve diğer hayvansal ürünlerden tamamen vazgeçmesini beklemek gerçekçi değildir. Türkiye’de olduğu gibi dünya genelinde de et üretimi artmaya devam ediyor. Bunun en büyük sebebi de, birçok insan hayvansal ürünleri bırakmanın ya da azaltmanın yaşam kalitesinde bir kayıp anlamına geldiğine inanmaya devam ediyor olmasıdır.
Çözüm
Alternatif proteinler, bitkilerden ve hücrelerden doğrudan protein üretimi yoluyla gıda sistemimizin olumsuz etkilerini büyük ölçüde azaltabilir. Bu yenilikçi yaklaşım üç ana kategoriye ayrılır:
Bitki bazlı alternatifler: Bitkilerden elde edilen ve et, deniz ürünleri, yumurta ve süt ürünlerinin tadını ve dokusunu taklit eden ürünlerdir. Bilim insanları, etin moleküler düzeyde bileşenlerini ve tat profillerini inceleyerek, benzer özellikleri sergileyen bitkisel maddeleri belirlemeye çalışmaktadır.
Hücre kültürü ile üretilen et: Hücresel düzeyde geleneksel etle aynı olan ancak iklim, çevre ve sağlık üzerindeki olumsuz etkileri çok daha düşük olan bir alternatiftir. Küçük bir hayvan hücresi örneğinden doğrudan kültür ortamında büyütülen et veya balık bileşenlerinden oluşur.
Fermantasyon: Hayvansız protein üretimi için yenilikçi yollar sunar. Mikoproteinlerden hayvansız et üretmek veya maya gibi mikroorganizmaları kullanarak hayvansal ürünlerin tat, doku ve işlevselliğini taklit eden gıdalar üretmek bu yöntemler arasındadır.
Alternatif proteinler, yenilenebilir enerji ve e-mobiliteye benzer bir mantıkla hareket eder. Yenilenebilir enerji fosil yakıtları değiştiren bir teknoloji çözümü, e-mobilite ulaşımın karbon ayak izini azaltan bir çözüm olduğu gibi, alternatif proteinler de et üretiminin karbon emisyonlarını düşürmek için bir teknoloji çözümüdür. Ancak bitki bazlı ve hücre kültürü ile üretilen gıdaların geniş çapta benimsenmesi için geleneksel hayvansal gıdalarla tat ve fiyat açısından eşdeğer olmaları gerekmektedir.
Bu geçişin etkileri büyük olabilir. Hayvansal gıdalardan bitki bazlı ve hücre kültürlü etlere geçiş, hayvan acısını büyük ölçüde azaltmanın yanı sıra, emisyonları %92’ye kadar düşürebilir ve hayvancılığa kıyasla %90 daha az arazi kullanımı gerektirebilir. GFI'nin tahminlerine göre, alternatif proteinler 2050 yılına kadar küresel sera gazı emisyonlarını yıllık 10 ila 14 Gt CO2e azaltabilir, böylece insanlar alıştıkları gıdalardan vazgeçmek zorunda kalmadan iklim krizine katkıda bulunmamış olurlar.
Küçük bir değişiklik bile büyük bir etki yaratabilir. 2030 yılına kadar küresel protein pazarının yalnızca %8’inin bitki bazlı, hücre kültürlü veya fermantasyon yoluyla üretilmesi, küresel sera gazı emisyonlarını yaklaşık %1,5 oranında azaltabilir—bu da havacılık sektörünün %95’ini karbonsuzlaştırmaya eşdeğerdir. Ancak şu ana kadar alternatif proteinler nispeten küçük bir pazar payına sahip. Geniş çapta benimsenmesi için temel ve uygulamalı araştırmalarda daha fazla serbestçe erişilebilir bilgiye ihtiyaç vardır.
İşte burada GFI devreye giriyor. GFI, kamu finansmanını savunarak ve bitki bazlı proteinler, hücre kültürlü et ve fermantasyon araştırmalarına açık erişimli fon sağlayarak bu dönüşümün temelini atıyor. Bir düşünce kuruluşu olarak GFI, bilim insanlarını, şirketleri ve politika yapıcıları destekleyerek rekabetçi alternatif proteinlerin gelişimini ve yaygınlaşmasını hızlandırıyor.
Alternatif proteinlerin büyük ölçekte benimsenmesini sağlamanın bir diğer yolu da politika çerçevesini iyileştirmektir. Yeni teknolojiler (örneğin, hücre kültürlü et) için düzenleyici belirsizlikleri azaltmak ve sürdürülebilir alternatiflerin haksız ürün etiketleme yasakları veya diğer sınırlamalar nedeniyle dezavantajlı duruma düşmesini önlemek kritik öneme sahiptir.

Etki
Good Food Institute (GFI), kuruluşundan bu yana alternatif protein araştırmalarının ve eğitiminin gelişimi için önemli bir katalizör görevi üstlenmiştir. Günümüzde, alternatif proteinler üzerine dünya genelinde yirmiden fazla üniversitede krediyle dersler sunulmakta ve öğrenci odaklı Alt Protein Projesi, yetmişten fazla şubesiyle bu alandaki akademik ilgiyi teşvik etmektedir. 2019'dan itibaren GFI Araştırma Hibe Programı, yirmi bir ülkede yüz on sekiz projeye yirmi bir milyon doları aşan finansman sağlayarak, açık erişim ilkesiyle sektörel darboğazlara çözüm üretmeyi ve gelecekteki finansman kaynaklarını harekete geçirmeyi hedeflemiştir. 2022'de EIT Food'dan elde edilen bir milyon iki yüz bin Euro'luk fon desteği, GFI'nin bu alandaki etkisini pekiştirmiştir.
Good Food Institute (GFI), alternatif protein alanında küresel çapta önemli çalışmalara imza atarken, Türkiye'de de bu alanda farkındalık yaratmayı ve bilimsel çalışmaları desteklemeyi hedeflemektedir. Bu doğrultuda, Yeditepe Üniversitesi'ndeki alternatif protein projesi de GFI tarafından desteklenen önemli girişimlerden biridir. Yeditepe Üniversitesi'nde yürütülen alternatif protein projesi, Türkiye'deki akademik camiada bu konuya olan ilgiyi artırmayı ve bilimsel araştırmaları teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Proje, bitkisel bazlı protein kaynaklarının araştırılması, hücre kültürü ile et üretimi ve fermantasyon teknolojileri gibi alanlarda çalışmalar yürütmektedir. GFI'nin sağladığı finansal destek ve bilimsel rehberlik, bu projenin gelişimine önemli katkılar sağlamaktadır.
GFI sadece finansal destek sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda politika yapıcıları ve kamuoyunu bu alana yönlendirerek iklim nötrlenmesine önemli katkılarda bulunuyor. Avrupa Birliği, 2023 itibarıyla alternatif protein araştırmalarına yönelik kamu finansmanında küresel liderlerden biri haline gelmiş ve yüz on üç milyon dolarlık bir taahhütte bulunmuştur. Küresel ölçekte bu alandaki toplam kamu finansmanı bir milyar altı yüz yetmiş milyon dolara ulaşmıştır. Almanya, Hollanda, Danimarka, İspanya ve Birleşik Krallık gibi ülkeler, inovasyon liderliği vizyonuyla önemli finansal taahhütlerde bulunmuşlardır. Ancak, belirlenen on milyar dolarlık yıllık finansman ihtiyacının gerisinde kalınması, bu alanda hala büyük bir potansiyel olduğunu göstermektedir.
Bu başarılar, GFI’nin etkisini pekiştiren ve küresel ölçekte sürdürülebilir bir gıda sisteminin inşasında kritik bir rol oynayan önemli dönüm noktalarıdır.
Comments